21 Temmuz 2015 Salı

OBEZİTE NEDİR

Bilindiği üzere beslenme; anne karnında başlayarak yaşamın sonlandığı ana kadar devam eden yaşamın vazgeçilmez bir ihtiyacıdır
İnsanın büyümesi, gelişmesi, sağlıklı ve üretken olarak uzun süre yaşaması için gerekli olan besin öğelerini yeterli ve dengeli miktarda alıp vücutta kullanabilmesidir.
Karın doyurmak, açlığı bastırmak, canının çektiği şeyleri yemek veya içmek değildir.
Günlük yaşamda bireylerin (gebe, emzikli, bebek, okul çocuğu, genç, yaşlı, işçi, sporcu, kalp-damar, şeker, yüksek tansiyon hastalığı, solunum yolu bozuklukları vb.) yaşa, cinsiyete, yaptığı işe, genetik ve fizyolojik özelliklerine ve hastalık durumuna göre değişen günlük enerjiye ihtiyacı vardır.
Sağlıklı bir yaşam sürdürmek için, alınan enerji ile harcanan enerjinin dengede tutulması gerekmektedir.
Yetişkin erkeklerde vücut ağırlığının %15-18'i, kadınlarda ise %20-25'ini yağ dokusu oluşturmaktadır. Bu oranın erkeklerde %25, kadınlarda ise %30'un üstüne çıkması obeziteyi oluşturmaktadır.
Günlük alınan enejjinin harcanan enerjiden fazla olması durumunda, harcanamayan enerji vucutta yağ olarak depolanmakta ve obezite oluşumuna neden olmaktadır.
Buna paralel olarak, günümüz teknolojisindeki gelişmeler, yaşamı kolaylaştırmakla birlikte, günlük hareketleri önemli ölçüde sınırlamıştır.
Anlaşılacağı üzere obezite; besinlerle alınan enerjinin (kalori) harcanan enerjiden fazla olması ve fazla enerjinin vücutta yağ olarak depolanması (%20 veya daha fazla) sonucu ortaya çıkan, yaşam kalitesini ve süresini olumsuz yönde etkileyen bir hastalık olarak kabul edilmektedir.
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından da obezite, sağlığı bozacak ölçüde vücutta aşırı yağ birikmesi olarak tanımlanmıştır

15 Temmuz 2015 Çarşamba

NORDİC YÜRÜYÜŞÜ



Kuzey yürüyüşü (Nordic Walking), 1920’lerde Finlandiya’da geliştirilen yeni bir spor aktivitesidir. Faydaları nedeniyle hızla tüm dünyaya yayılmıştır. Üstelik yaz-kış demeden tüm yıl boyunca yapılabilir; kaslar, sırt ve kalp üzerinde mükemmel etki yapar.

Batonla Kuzey yürüyüşünü, sıradan batonla normal yürüyüşten farklı kılan nedir?

Temel fark, özel tasarlanmış batonlar ve bunların yarattığı etkidir. Batonlar, yerle temas anında oluşan sert titreşimleri hafifleten malzemelerden yapılmışlardır. Sıradan yürüyüşte tüm titreşimler doğrudan vücuda nakledilirken, batonla kuzey yürüyüşünde yerle daha güçlü bir temas sağlanır.
Vücudunuzun sadece alt tarafını değil üst tarafını da güçlendireceksiniz.


Kuzey yürüyüşü batonlarında özel tasarlanmış el ilmikleri vardır ve bunlar, vücudun üst bölümünün de egzersize katılmasını sağlar. Böylece kişi batonlara her an sıkıca tutulmak zorunda değildir. Tutuş daha kolaylaşmış, batonun elden kayması engellenmiştir. Bu sistemde, ellerimizi doğru bir şekilde açıp kapadığımız sürece, el ve kol kaslarının bir sıkılıp bir rahatlaması sağlanır. Bu şekilde, vücudumuzda, özellikle de gövde, omuz ve boyundan, başa kadar daha iyi bir dolaşım elde edilir.

Birçok avantaj sunan basit bir egzersiz:

- Kalbi ve damarların çalışmasını hızlandırır,
- Nabzı yükseltir (sıradan düzenli yürüyüşte kalp saatte yaklaşık olarak 130 atar, Kuzey yürüyüşünde bu, 5-17 vuruş daha fazladır.),
- Tansiyonu ve kolesterolü düzenler,
- Oksijen emilimini arttırır,
- Yağ sindirimini hızlandırır,
- Baton kullanımı sayesinde, normal yürüyüşe göre, belirgin bir oranda daha fazla kalori yakılmasını sağlar,
- Dizlere binen yükü azaltır,
- Diğer eklemlere binen yükü azaltır,
- Baton kullanımı kaygan ve dengesiz zeminlerde güvenliği arttırır.
- Sırta müthiş etki yapar.

Kuzey yürüyüşündeki aktif el hareketi sayesinde, omuzların, boynun ve sırtın sertleşmesi önlenir. Omurga ve vücudun üst bölümü daha esnekleşir. Omuz, mide, göğüs ve sırt kasları güçlenir.

Bunların tümü, omurganın daha sağlam olmasına, doğru bir duruş kazanılmasına ve sırt ağrılarının azalmasına yardımcı olur.

Kuzey yürüyüşü için, spor ayakkabısı, uygun spor kıyafeti ve batonlar yeterlidir.
Uyumlu hareketlerle yürümeyi ögrenin

Yürüyüş hızınızı becerinize göre ayarlayın ve ısınmayı ihmal etmeyin. El ve bacaklarınızın hareket ritmini kontrol edin, çapraz kol ve bacaklar sırayla öne ve arkaya hareket ederler. Batonlar vücuda yakın durmalı ve paralel konumda öne ve arkaya hareket etmelidir. Batonu toprağa sapladığınızda, sıkıca tutun; elinizi arkaya doğru savurduğunuzda, elinizi açın. Topuğunuz toprağa değdiği anda yürüyüş başlar, ve tabanınızla toprağı ittiğiniz anda biter. Vücut hafifçe öne doğru ve dik durmalıdır.

Deneyin, pişman olmayacaksınız! Kuzey yürüyüşünün sizi daha sağlıklı yapacağından ve kendinizi daha iyi hissetmenizi sağlayacağından emin olabilirsiniz!

14 Temmuz 2015 Salı

FAST FOOD BESLENME

Türk toplumunun geleneksel beslenme alışkanlıklarında değişimler yaşanmakta, fast-food başka bir deyişle "ayak üstü beslenme" alışkanlığı giderek artmaktadır.
Simit, tost, döner, lahmacun, pide, hamburger çeşitleri, soğuk sandviçler, pizza, kızarmış patates ve parça tavuk, balık-ekmek gibi fast-food ürünleri ile beraber tüketilen gazlı içecekler, çay ve kahvenin özellikle çocuk ve gençler tarafından sık tercih edilmesi yetersiz ve dengesiz beslenme ile birlikte çeşitli sağlık sorunlarına yol açmaktadır.
Fast-food sistemi ile tüketilen besinlerin enerji ve bazı besin öğeleri yönünden dengeli olmaması uzun dönemde bazı sağlık problemlerine neden olabilmektedir. Bu sağlık problemlerinin başında şişmanlık gelmektedir. Fast-food ürünlerindeki en önemli sorun yüksek enerji içermeleridir. Fast-food'larda orta düzeyde yenen bir öğünün enerji içeriği, 400 kaloriden başlayıp 1500 kaloriye kadar yükselebilmekte ve enerjinin çoğu yağ ve şeker kaynaklı olmaktadır. Bu da kilo alımına yol açabilmektedir. Fast-food ürünlerindeki yağın çoğu hayvansal kaynaklıdır. Bu ürünlerin sodyum, kolesterol ve özellikle doymuş yağ miktarı, diğer besin öğeleri yoğunluğuna göre daha fazladır. Bu durum başta koroner kalp hastalıkları ve kanser olmak üzere, birçok kronik hastalık için risk faktörüdür.
Fast-food olarak tüketilen besinler, A ve C vitamini ile kalsiyum yönünden yetersiz olup posa içeriği de düşüktür. Bu vitaminlerin düşük düzeyde alınımı, bağışıklık sistemi yetersizliğine, kalp-damar hastalıkları ve katarakt riskinin artmasına yol açmaktadır. Özellikle büyüme çağında kalsiyumun yetersiz alımı, büyümeyi olumsuz etkilemekte ve kadınlarda menopoz sonrası osteoporoz riskini de artırmaktadır. Beslenmede posa içeriğinin yetersizliği ise bağırsak kanseri riskini artıran faktörlerdendir. Fast-food menüleri yüksek miktarda sodyum içermektedir. Bu durum yüksek kan basıncının oluşmasına neden olmakta ve mide kanseri riskini artırmaktadır.
Ayaküstü beslenmede gazlı içecekler, çay ve kahve sıklıkla tüketilmektedir. Bu tür içecekler fazla miktarda tüketildiğinde vücutta demir emilimi azalmakta ve demir eksikliğine yol açmaktadır. Fast-food ürünlere renklendirici, tatlandırıcı ve aroma artırıcı katkı maddeleri eklenebilmekte, bu ürünlerin uygun kullanılmamaları ve sık tüketimleri uzun dönemde kanser riskini artırmaktadır.
ağlıklı bir yaşam için, tüketilen besinler kadar bu besinlere uygulanan hazırlama ve pişirme yöntemleri de büyük önem taşımaktadır. Izgara yaparken yüzey kısımlarına gelen ateş çok yüksek olmamalı, pişirilirken et ile ateş arasında 10-15 cmlik mesafe olmalıdır. Derin yağda kızartma yöntemi fast-food menülerinin yağ içeriğini artırmaktadır. Kızartma amaçlı kullanılan yağlar 10-12 saat kullanılmaları nedeniyle kimyasal ve fiziksel değişikliklere uğramakta ve çabuk bozulmaktadır. Yağda kızartılmış yiyeceklerin sık ve sürekli tüketimi, kalp-damar ve sindirim sistemi hastalıkları ile kanser riskini önemli ölçüde artırmaktadır.
FAST- FOOD ÜRÜNLER TÜKETİLİRKEN NELERE DİKKAT EDİLMELİ?
Fast-food ürünlerinin seçiminde sağlıklı beslenme ilkeleri dikkate alınmalıdır. Fırında veya ızgarada pişmiş besinler, et, tavuk ve balık içeren sandviçler ve düşük yağlı besinler tercih edilmelidir. Asitli, şekerli ve gazlı içecekler yerine vitaminlerden zengin taze sıkılmış meyve suları, az yağlı salatalar ve kalsiyum içeren süt, ayran veya sütlü tatlılar tüketilmelidir.
Uygun koşullarda hazırlanan ve geleneksel hızlı yemek sistemimizde yer alan; gözleme, etli ve peynirli pide çeşitleri, köfteekmek, su böreği, aşure gibi yiyeceklerin, "hamburger ve patates kızartmasından daha iyi seçenekler olacağı unutulmamalıdır".
Fast-food işletmeleri her şeyden önce yiyecekleri hazırladıkları, sakladıkları ve servis yaptıkları mekanların temizlik ve hijyenine çok dikkat etmelidir. İşletmelerde görevli personelin sağlık muayeneleri ve portör tetkikleri düzenli olarak yapılmalıdır.
Fast-food işletmeleri, müşterilerine yönelik sağlık açısından yararlı düşük yağlı besinler hazırlamalı, hayvansal yağ yerine bitkisel yağ kullanımını artırmalı, yağı azaltılmış salata sosları kullanılmalı, taze ve uygun koşullarda hazırlanmış meyve ve meyve salataları ile tam buğday unundan yapılmış çörek ve pizza hamurları tüketicilere sunulmalıdır.


DÜĞÜNDEN ÖNCE ÖLECEĞİM KORKUSU 104 KİLO VERDİRDİ

Düğünden önce öleceğim korkusuyla 104 kilo verdi

31 yaşındaki Shanna McCormick düğününü göremeden öleceğim korkusuyla diyete girdi ve tam 104 kilo verdi.

174 kilo olan 31 yaşındaki Shanna, evlilik planları yapıyordu.
Astım atakları artmaya başlayınca ve evlenemeden öleceğine dair korkuları artınca düğününü 2 sene erteleyip zayıflama kararı aldı.
14 yıllık sevgilisiyle nikah masasına oturmadan önce tam 104 kilo vermeyi başaran Shanna, sürekli yediği cipsler ve şekerli içecekleri bırakıp dengeli beslenmeyle sağlıklı bir hayata da kavuştu.
Eskiden erkek arkadaşının geceleri sürekli nefes alıp almadığını kontrol ettiği Shanna, gelinliğin içerisinde daha rahat ve kendine güvenli görüneceğini düşünüyor.

ZAYIFLAMA HİKAYELERİ

DÜĞÜNDEN ÖNCE ÖLECEĞİM korkusu 104 KİLO VERDİRDİ